facebook

30 Aralık 2013 Pazartesi

Hakkını helal et Havva Teyze


RECEP GENEL


Yaramazlıktan başka bir şey bilmeyen çocuklarken de, başında kavak yelleri esen, koca koca hayallerin peşinden koşan gençler olduğumuzda da, paramparça bir puzzle'a dönen hayatlarımızı toparlamaya çabalayan orta yaşlı insanlara dönüştüğümüzde de,onlar sadece bizi gözetir, bizi koruyup kollamaktan başka bir şey de düşünmezdi.
Biz ise, hep çok meşguldük, hep yapacak çok önemli işlerimiz vardı.


Onları kaybettiğimiz ana kadar, sonsuza değin bizimle yaşayacakları yanılgısıyla yaşadık... Ne yazık ki; onların bıraktığı boşluğu doldurabilecek, ne olursa olsun, bize kucak açacak hiç kimse kalmadığında, onların hayatlarımız için ne kadar kıymetli olduklarının farkına vardık.
Tolstoy,  "Gelecek bugünü heba edecek kadar değerli değildir" demiş olsa da biz bunun tam tersi hayatlar sürdük.  "Bu gün" hep kıymetsiz heba edilecek bir şeydi ve "gelecek" ise düşlediğimiz herşeyin temsilcisiydi.  Şimdi "dün için, yarın olan" onca günü tükettikten sonra "Ne çok gün ziyan etmişiz" diye hayıflanıyoruz...

Evlerimiz onların adıyla anılırdı

"İnsanın anavatanı çocukluğudur" derler ya... Hala gözlerimi uykuya verdiğim bazı geceler Sergi Sokak'a gidiyorum. Orada;  annemi, Havva Teyze'yi, Nazmiye Abla'yı, Fadime Abla'yı ve daha birçoklarını aynı yaşta, aynı kıyafetlerle, beni bekler buluyorum... Bir, ben yaşlanmış uzun yollardan, uzun yolculuklardan dönmüş oluyorum. Onlar tıpkı yıllar önce bıraktığım gibi, bazen salça kaynatıyor, bazen gün batımında fasülye ayıklıyor, bazen fısır fısır dertleşiyor oluyorlar.


Bizim sokağımızda her ev, o evin kadınıyla anılırdı. "Havva Teyzeler", "Nazmiye Ablalar" derdik... Kocalarının ya da akranlarımızın isimleri ile anmazdık o evleri...  O kadınlar, her koşulda sofralara sıcak yemekler koyarak, yoksulluk ne kadar büyük olursa olsun, onu  yamamanın  bir yolun bularak, o ailelerin isimleri haline gelecek kadar renklerini, dokularını ve ömürlerini o evlere vermişti ...Orası Havva Teyze'nin kalesiydi... O yüzden Özcanlar, İbrahim amcalar değil, "Havva Teyzeler" derdik. Onlar da bizim ev için "Perihan Ablalar" derdi.
Yıllar sonra  bile, ne zaman yolum kasabaya düşse mabetler arasında gezinir gibi, kutsal topraklara ayak basmış biri gibi, usulcacık adımladım o sokağı...
Ara sıra da tüm hayatını Sergi Sokak'taki o evde geçiren Havva Teyze ile de  karşılaşma şansına sahip oldum. Ve onca yıla, onca yorgunluğa rağmen, birazıcık yaşlanmış bulsam da Havva Teyze'yi hiç değişmemiş görmenin mutluluğu ile ayırılırdım.
Çocukluk arkadaşlığımız daim olsa da, Özcanla  yıllarca yollarımız ayrı düştüğü vakitlerde de Hava Teyze'nin ilgisi, sevgisi, şefkati hiç değişmedi....

 Komşular akrabadan daha yakındı 

Öyle komşuluklar bu günlerin apartman hayatına taşınmadı. Bizim çocukluğumuzda ise  apartman sadece bir binanın adıydı. Tüm kasaba da apartaman dediğinde orası gelirdi aklımıza... Şimdiki benzerleri gibi, çok katlı, soğuk ve çirkin bir binaydı.
Bizim evlerimiz; önlerinde ya da arkalarında küçük bir bahçesi olan, tek katlı toprak sıvalı, yolun iki tarafına sıra sıra dizilmiş adeta  birbirinin kopyası gibiydi.  Ve o evlerde, komşular akrabadan daha yakın olurdu. Malum "ev alma komşu al" yıllarında yaşıyorduk. Babam da kasabadaki evi alırken, eve değil komşulara bakmıştı...
Biz hangi dilde konuşursak konuşalım, Havva Teyze  her zaman bize usul usul kendine özgü yumuşak bir Çerkesceyle yanıt verirdi... Acelesiz, duru, tane tane fısıldardı sözcükleri... Türkiye tarihi kadar uzun ve bir o kadar sıkıntılarla dolu onca yıla rağmen, bir kez olsun, sıkıntılarını dillendirdiğine tanık olmadım.

Geçtiğimiz günlerde 82 yaşında Havva Teyze'yi de yitirdim. "Yitirdim" diyorum çünkü,  o benim için anne yarısıydı. Ve onun her zaman ve tek derdi bizlerdik...
Keşke son  bir kez karşılaşıp "Hakkını helal et" diyebilseydim.  Ne yazık ki, biz hala çok meşgulüz... Ne yazık ki, hala sevdiklerimizle helalleşecek fırsat bile bulamadığımız bir koşturmacanın içindeyiz....

 Ömrünü bizi koruyup, gözetmeye ayıran o kadınlar ise söz konusu, kendi dertleri tasaları olduğunda, ağız birliği etmişçesine "Ziyanı yok yavrum, işinizden gücünüzden geri kalmayın" derdi...

Hakkını helal et, Havva Teyze... Bir insan kalbi durduğu vakit ölmüyor. Unutulduğu, anılardan silindiği vakit ölüyor. Sen, çok uzun yıllar daha seni tanıyanların, sevenlerin gönlünde yaşayacaksın...