1967'de Golan Tepeleri'ndeki köyleri bombalanan Çerkesler, bugün Şam'ın Rikneddin mahallesinde başka bir savaşın ortasında kaldı. Ve onlar tüm çatışmaları arkalarında bırakıp yurtlarına dönmek istiyor
RECEP GENEL
Çocukluğumda
"Jolan wui gebe dahehar
k'idek'ejaa, Jolan wui koeje dahehar k'iteuwuja'a*" diye başlayan bir
ağıt söylenirdi, Uzunyayla'da. Ağıt, Arap-İsrail Savaşı sırasında Golan
Tepeleri'ndeki Çerkes köylerinin bombalanmasını anlatıyordu. Ve biz o ağıtı,
kendi köylerimizin bombalanması kadar derinden hissederek dinlerdik. Çünkü,
Ürdün, İsrail ve Suriye Çerkesleri ile farklı coğrafyalara savrulmuş olsak da
tarihsel bağlarımız bir yana kesintisiz devam eden ilişkilerimiz vardı. 1967'de Golan Tepelerindeki köyleri
bombalanan o Çerkesler, bugün Şam'ın Rikneddin mahallesinde başka bir savaşın
ortasında kaldı.
Ve Suriye'de yaşayan Çerkes yerleşim
bölgelerinden yine acı haberler geliyor. Üstelik
bu kez Çerkesler, önceki
savaşlarda olduğu gibi taraf olmuyor, savaştan çatışmadan uzak durmak istiyor.
Çerkesler artık bir başka savaşta, bir başka cephede daha kurşun sıkmak, ölmek,
öldürmek istemiyor. Sadece tarihi anavatanlarına geri dönmek ve sürgün
yıllarını arkalarında bırakmak istiyor.
Suriye'deki tüm savaşların tarafı olan ve büyük acılar yaşayan Çerkeslerin bu iradesine
dünyanın saygı göstermesi gerekir.
Suriye Çerkesleri "Bu bizim savaşımız
değil" derken, iç savaşın yarattığı yıkımı yeterli görmeyen savaş lordları
da boş durmuyor. Onlar çatışma ortamını aynı zamanda etnik temizlik için bir
fırsat olarak değerlendiriyor.
Sadece Suriye'de değil, Çerkesler ne zaman bir savaşın ortasında
kalsa iki cephenin de düşmanı durumuna
düşmekten kurtulamıyor. Çünkü yerel etnik gruplar savaşın galibi olduklarında
Çerkeslerin o topraklardaki varlıklarının da son bulmasını istiyor. Tıpkı
Suriye'de olduğu gibi "düşman
kardeşler" etnik temizlik sözkonusu olduğunda söylem ve eylemde
ortaklaşıyor.
Çerkesler, Anadolu'nun, Ortadoğu'nun ve
Balkanların bütün savaşlarını kendi savaşı bildi. Her cephede kan döktü, kanı
döküldü... Ve bu coğrafyanın bütün savaşlarında
kurşun attıktan sonra, nihayet kendi
tarihsel gerçeklerini buldu. Onlar artık giderek daha yüksek sesle "Bu
savaşlar bizim değil... Biz kendi ülkemize kendi topraklarımıza dönmek
istiyoruz" diyor.
Çerkeslerin başka bir yurdu yok
Çünkü Çerkeslerin sahip olduğu ve Çerkeslere kucak açacak yeryüzünde anavatanlarından başka bir yer yok. Zaten geçen 150 yıla rağmen yaşadığımız toprakları hiç içimize sindiremedik, hiç içlerine sinemedik.
Golan'da, Şam'da, Halep'te Çerkes
yerleşim bölgelerinin yeniden yerle bir edilmesine göz yummak istemeyen
soydaşları da yeni "Jolan"
ağıtları yükselmeden önce, Suriye Çerkesleri'nin seslerini dünyaya duyurmak için ellerinden geleni yapmaya çabalıyor.
Bu güne kadar yaşadığımız ülkelerin iktidarları, Rusya bizim anavatanımızla
bağlarımızı yok etmeye çabaladı. Ancak, dünya insanların diledikleri ülkede, diledikleri şehirde kendi
kimlikleri ile yaşadığı bir döneme doğru hızla yol alıyor. Rusya da
Kafkasya'nın kapılarını daha uzun süre Çerkeslere kapalı tutamaz.
Ve Rusya, Çerkeslerin bunca zamandır yok
edilemeyen geri dönüş iradesinin önümüzdeki bir 150 yıl daha yaşayacağı
gerçeğini er ya da geç anlamak zorunda
kalacak.
Çerkeslerin anavatanlarına dönme iradesisni hafife alanlara Firavun'a rağmen, Mısır'ı terkedip ülkelerine dönmek isteyen
Yahudilerin tarihini yeniden okumasını
tavsiye ederim.
* Golan, güzel dağların yaban oldu, Golan, güzel köylerin viran
oldu